5 Şubat 2010 Cuma

some like it alienated

burayı anlatmayı büyük bir mesele haline getirdiğimden güzel bir blog ya da toplu mailler yazmayı sürekli ertelediğimi farkettim. yazmayalı çok olmuş. açıldıkça daha da çok anlatırım, şimdilik kısa kısa;
1)bu erasmus tuhaf şey. bir yandan aman birşeylerden eksik kalmıyım modunda en yavşak tavrınızla insanlarla kaynaşmaya çalışıyorsunuz bir yandan da kimsenin sizin hakkında birşey bilmemesinden, herşeye sıfırdan başlamaktan ve yalnızlıktan inanılmaz keyif alıyorsunuz. yıllar sonra tanıştığınız birinin sizin en yakın arkadaşınızın eski sevgilisinin kuzeniyle kanka çıkmaması facebook sonrası kaybettiğimiz heyecanı geri getiriyor bence. istediğiniz kimliği oluşturabilirsiniz çünkü herkes gibi mekanik bir ingilizce konuştuğunuz için olabildiğince alienated hissediyorsunuz, türkçede olduğu kullandığınız dille her an kendinizi anlatma hali yok. baya keyif aldım bu durumdan.

2)en sevdiğim insan grubu balkangiller, uzakdoğulular ve amerikalılar. amerikalıların çok daha sıkıcı ve dünyadan bihaber olmalarını beklerdim ne yalan söyliyim. naber woody allen?

3)burda herkes türkiye ve istanbul hakkında çok şey biliyor! bu durum biraz sinirimi bozmadı değil, insanlarla biraz tartışmak istiyordum ne biliyim en azından sizin ülkede alkol serbest mi gibisinden sorular bekliyordum. tanıştığım 10insandan abartısız 7sinin istanbuldaki blue mosquea bayılmış olması, ya da türkiyeden olduğumu duyunca cool falan demeleri baya şok edici oldu. yine de akşamdan kalma gittiğim derslerde 20dakkaya yakın türkiye ve osmanlı hakkında konuşup insanları etkilemek baya güzel. içkiliyken kafam iyi çalışıyor, keşke össde deneseydim aklıma da gelmişti!

4) amsterdam çok güzel şehir. red light district dışında bayağı bir yerini gördüm diyebilirim. (red light districte cool olmadığı için gitmedim, herkes ordaki turistleri özellikle britleri çok eziyor)istanbulun güzellikleri daha güzel kesinlikle, ama istanbulun çirkin tarafları çok daha fazla. burda güzellik-çirkinlik şehrin her yanına eşit dağılmış gibi. insanlar bizde olduğu gibi sosyoekonomik durumlarına yakın semtlerde takılmıyorlar mesela, herkes alışveriş için de eğlence için de aynı yerlere gidiyor. bir sindirmişlik, bi huzur var çok hoşuma gitti. kuşkusuz ki ırkçılık, ayrımcılık da var, son yıllarda ultrasağcılar bayağı güçlenmiş; ama yine de insanlar birbirini tolere etmeyi öğrenmiş. çarşaflı insan gördüğümde tip tip bakan bir ben varım. insanlarda bir sindirmişlik var, misal kaldığım mahallenin merkeze yakın iyi bir mahalle olduğunu, kiraların pahalı olduğu biliyordum ama sokakta normal giyimli, bisikletli insanlar görüyordum. bugün bir emlakçının önünden geçtim ve dairelerin fiyatların 1-2milyon euro arasında olduğunu gördüm. resmen dudağım uçukladı, yani burda menderesin hayali kurduğu gibi her mahallede bir milyoner var, ama bizim hayal ettiğimiz gibi yaşamıyorlar. amerikalılarla şaşıp şaşıp kalıyoruz. çok oryantalist belki ama hakkaten daha başka bir kültür var azizim.

5) anne frank'in senelerce yaşadığı ev benim evime yürüyerek 3dk uzaklıkta. önünden market torbalarıyla ıkına sıkıla geçerken ağlayan insanlar görmek çok tuhaf, alışabileceğimi sanmıyorum.

6)geçen gün bir kadını tek eliyle bisiklet sürüp, tek eliyle şemsiye tutarken trafikte gördüm. buraya kadar normal. anormal kısım şu ki, önündeki küçük sandalyede bir bebek, arkasındaysa bir çocuk oturuyordu:) hala o an çantamda foto makinemi bulamadığım için pişmanlık içerisindeyim.

7) dutchlar kurallara almanlar kadar bağlı değiller. aralarında sokağa tüküren ya da kırmızı yandığı halde araba yokken karşıya geçen bir sürü kişi var. ama almanlardan daha sıcaklar, otobüs şoförü olsun büfeden birşey aldığınızda büfeci olsun kibar davranmanın ötesinde bildiğin muhabbet açıp konuşmak istiyorlar. merasim gibi her gittiğinde bay baylar, iyi şanslar, kendine iyi baklar gırla gidiyor.

8)herkesin bu kadar iyi ingilizce konuşması çok acayip. daha da ilginci, lise-üniversite mezunları ingilizce dışında bir dili daha çok iyi konuşuyorlarmış.

9)hayat çok pahalı ya. valla tramvaya binip 23km gidip 3euro bilet parası vermek çok koyuyor. yarın ilk iş bisiklet alıyorum, odada da yemek yapmaya başladım zaten. benden önce bu yurtta hamarat türk kızlar kalıyormuş, gitmeden önce kısırdı mercimek dolmasıydı bir sürü şey yapmışlar. herkes anlata anlata bitiremedi. üzerimdeki beklenti büyük yani:)

10) son olarak, başta biricik sevgilim olmak üzre herkesi şimdiden özledim. bakalım ne zaman homesick krizleri geçirmeye başlıycam:) öpüldünüz.

5 yorum:

  1. edit:ordaki 23km değil, 2-3km tabii ki. konya kadar ülkede nereye 23km gidiyorsun?

    YanıtlaSil
  2. sevgilin yisin seni gadasını aldıım!

    YanıtlaSil
  3. gülcek gözlem gücüne hayran kaldım 4 gün için süper yorumlar..ellerine sağlık aydınlattın bizi (gülcek amsterdamdan canlı yayında...)

    YanıtlaSil
  4. gülceee devam et yazmaya ha, alışıp yazcak bişey bulamamazlık etme :)

    YanıtlaSil